TRAFİK KAZASI NETİCESİNDE ÖLÜM NEDENİYLE TAZMİNAT İSTEMİ

UZUN SÜRELİ KİRALAMALARDA İŞLETEN SIFATI - TRAFİK KAZASI NETİCESİNDE ÖLÜM NEDENİYLE TAZMİNAT İSTEMİ  - HUSUMET

Özet: Davalı sürücünün idaresindeki sulama tankeri, trafikte ... Turizm Nak. Servis İşlt. İnşaat Elekt. San. Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı olup, iki ayrı sözleşme ile uzun süreli ... A.Ş.'ne şoförsüz olarak kiralanmış ve ... A.Ş. bünyesinde görevli sürücü ... idaresinde iken kaza meydana gelmiştir. Bu halde, aracın işleteni uzun süreli araç kiralama sözleşmeleri gereğince davalı ...'ndan ayrı ve bağımsız tüzel kişiliği olan ... A.Ş. olduğuna göre, diğer davalılar ... Büyükşehir Belediyesi ve ... Turizm Nak. Servis İşlt. İnşaat Elekt. San. Tic. Ltd. Şti.'nin işleten sıfatları olmadığından zarardan sorumlulukları bulunmamaktadır. Bu durumda, işleten sıfatı bulunmayan davalılar belediye ve ... Turizm Nak. Servis İşlt. İnşaat Elekt. San. Tic. Ltd. Şti. hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, tazminattan sorumluluklarına karar verilmesi doğru görülmemiştir. T.C. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 2016/5965 K: 2019/1560 K.T.: 18.02.2019 Taraflar arasındaki manevi tazminat davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

 -K A R A RDavacı vekili, asıl ve birleşen davada 12.06.2013 tarihinde, davalıların işleten, sürücü ve maliki bulundukları sulama tankeri ile davacıların eş/baba/oğul/kardeşi ... idaresindeki aracın çarpışması sonucu ...'nın vefat ettiğini belirterek, davacı eş ... ve kızı ... için 30.0000,00'er TL, anne ... için 20.000,00 TL, kardeş ... için 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulü ile davacı... için 20.000,00 TL, ... için 20.000,00 TL, ... için 7.000,00 TL ve ... için 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 12.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş; hüküm, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle, oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi heyet raporunda belirtilen kusur oranının ve manevi tazminatın takdirinde B.K.nun 47. maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nasafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına göre, davalılar ... ve .... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. 2- Davalılar ... ve ... Turizm Nak. Servis İşlt. İnşaat Elekt. San. Tic. Ltd. Şti. vekillerinin temyiz itirazları yönünden; 2918 sayılı KTK'nun 3.maddesinde işletenin tarifi yapılmış olup buna göre işleten; "araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır" hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, davalı sürücünün idaresindeki sulama tankeri, trafikte ... Turizm Nak. Servis İşlt. İnşaat Elekt. San. Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı olup, iki ayrı sözleşme ile uzun süreli ... AŞ.ne şoförsüz olarak kiralanmış ve ... AŞ bünyesinde görevli sürücü ... idaresinde iken kaza meydana gelmiştir. Bu halde, aracın işleteni uzun süreli araç kiralama sözleşmeleri gereğince davalı ...'ndan ayrı ve bağımsız tüzel kişiliği olan ... AŞ olduğuna göre, diğer davalılar ... Büyükşehir Belediyesi ve ... Turizm Nak. Servis İşlt. İnşaat Elekt. San. Tic. Ltd. Şti.'nin işleten sıfatları olmadığından zarardan sorumlulukları bulunmamaktadır. Bu durumda, işleten sıfatı bulunmayan davalılar belediye ve ... Turizm Nak. Servis İşlt. İnşaat Elekt. San. Tic. Ltd. Şti. hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, tazminattan sorumluluklarına karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... ve .... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... Turizm Nak. Servis İşlt. İnşaat Elekt. San. Tic. Ltd. Şti. vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 2.117,22 TL kalan onama harcının temyiz eden davalılar ... ve ....'den alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar ... ve ... Turizm Nak. Servis İşlt. İnşaat Elekt. San. Tic. Ltd. Şti.'ne geri verilmesine, 18/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi. 
(BU KARAR EMSAL.CO SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.)

Ziynet Eşyası Alacağı Davasında Zamanaşımı


DÜĞÜNDE TAKLILAN ZİYNET EŞYASINDAN KAYNAKLANAN ALACAK DAVASINDA ZAMANAŞIMI

Eşler arasında boşanma sürecine girildikten sonra ortaya çıkan problemlerden birisi de düğünde takılan ziynet eşyalarının durumudur.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, eşler arasındaki boşanma davası sonuçlanıp boşanma kararı kesinleşmeden, ziynet eşyaları davasında bir karar verilemez. Ziynet eşyalarından kaynaklanan alacak davası, boşanma davası ile birlikte açılabileceği gibi, boşanma davasından bağımsız olarak ayrı bir dava olarak da açılabilir.

Ziynet eşyalarından kaynaklanan alacak davası ne zamana kadar açılmalıdır?

Düğünde takılan altınlardan kaynaklanan ziynet eşyası alacağı davasını iki şekilde inceleyerek zamanaşımı durumunu değerlendirmek gerekir.

1- Eğer ziynet eşyalarının aynen iadesi isteniyorsa, bu durumda bu alacak davası her hangi bir zamanaşımı süresine tabi değildir. Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra her zaman açılabilir.

2- Eğer ziynet eşyalarının aynen iadesi mümkün değilse bu durumda ziynet eşyalarının bedelinin ödenmesi talep edilecektir. Bu durumda Borçlar Kanunundaki genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık zamanaşımı gündeme gelecektir. Yani bu durumda boşanma kararının kesinleşmesinden sonra bu dava 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmalıdır.

Zamanaşımı süresi ne zaman başlar ?

Yukarıda da belirtilmiş olduğumuz gibi, bu 10 yıllık zamanaşımı süresi, boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren işlemeye başlar.    

Hukuk Muhakemeleri Kanununa Göre ve İcra İflas Kanununa Göre 2019 Yılı Parasal Sınırlar


02.12.2016 tarihli 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 40. maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkrasında yer alan 1.500 TL tutarındaki istinaf sınırı 3.000 TL’ye, 41. maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında yer alan 25.000 TL tutarındaki temyiz sınırı 40.000 TL’ye yükseltilmiştir. Bu artışlar, 6763 sayılı Kanun’un yayınlandığı 02.12.2016 tarih itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Ayrıca 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesi ile de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na ek madde (Ek Madde 1) eklenerek hem miktarları artırılan istinaf ve temyiz parasal sınırlarının (HMK m. 341, 362) hem de senetle ispat sınırı (HMK m. 200), senede karşı tanıkla ispat yasağı sınırı (HMK. m. 201) ve temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırların Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması öngörülmüştür. 30.11.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:503) ile 2018 yılı için yeniden değerleme oranı %23,73 olarak tespit edilmiş ve ilan edilmiştir. Bu oran esas alınarak, 2019 yılı takvim başından itibaren Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200, 201, 341, 362, 369. maddelerinde öngörülen parasal sınırların miktarları tespit edilmiştir. 

Senetler İspat Zorunluluğu – Tanıkla İspat Yasağı : 

2019 yılı için senetle ispat zorunluluğuna ve senede karşı tanıkla ispat yasağına ilişkin parasal sınır, 2.960 x % 23,73 = 702,408 + 2.960,00 = 3.662,408 TL.’dir. Ancak 6763 sayılı Kanun’la Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Ek Madde 1 uyarınca her takvim yılı başından itibaren yeniden değerleme oranı uygulanarak belirlenen bu parasal sınırın on Türk lirasını aşmayan kısımlarının dikkate alınmaması öngörülmüştür. Buna göre, maddedeki parasal sınır, 2019 yılı için 3.660,00TL olarak belirlenmiştir. 

İstinaf Sınırı : (HMK 341)

2018 yılı için miktar ve değere bağlı olarak ilk derece mahkemesinde verilen kararın istinaf edilebilmesine ilişkin parasal sınır 3.560,00 TL olup, 503 nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2019 yılı için % 23,73 oranında artırılarak uygulanacaktır. Şu durumda 2019 yılı için miktar ve değere bağlı olarak ilk derece mahkemesinde verilen kararın istinaf edilebilmesine ilişkin parasal sınır, 3.560,00 x % 23,73 = 844,788 + 3.560,00 = 4.404,788 TL.’dir. Ancak 6763 sayılı Kanun’la Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Ek Madde 1 uyarınca her takvim yılı başından itibaren yeniden değerleme oranı uygulanarak belirlenen bu parasal sınırın on Türk lirasını aşmayan kısımlarının dikkate alınmaması öngörülmüştür. Buna göre, maddedeki parasal sınır, 2019 yılı için 4.400,00 TL olarak belirlenmiştir. 

Temyiz Sınırı : (HMK 362)

2018 yılı için istinaf sonrası temyiz sınırı 47.530,00 TL olup, 503 nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2019 yılı için % 23,73 oranında artırılarak uygulanacaktır. Şu durumda 2019 yılı için istinaf sonrası temyiz edilebilirlik sınırı, 47.530,00 x % 23,73 = 11.278,869 + 47.530,00 = 58.808,869 TL.’dir. Ancak 6763 sayılı Kanun’la Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Ek Madde 1 uyarınca her takvim yılı başından itibaren yeniden değerleme oranı uygulanarak belirlenen bu parasal sınırın on Türk lirasını aşmayan kısımlarının dikkate alınmaması öngörülmüştür. Buna göre 2019 yılı için Temyiz Sınırı 58.800 TL olarak belirlenmiştir.

Pazarlık Suretiyle Satış Sınırı :  (İİK 119)
2019 yılı için Pazarlık suretiyle satış sınırı  4.560,00 TL olarak belirlenmiştir. 

İflâs İdaresinin Sulh Olma Ve Tahkim Yapma Sınırı : (İİK 226)
2019 yılı için İflâs idaresinin sulh olma ve tahkim yapma sınırı 9.260,00 TL olarak belirlenmiştir.

Fevkalade mühlete tabi olma sınırı : (İİK 326)
2019 yılı için  Fevkalade mühlete tabi olma sınırı  2.190,00 TL olarak belirlenmiştir. 

İstinaf Sınırı : (İİK 363)
2019 yılı için İstinaf sınırı 10.280,00 TL olarak belirlenmiştir. 
Temyiz Sınırı : (İİK 364)

2019 yılı için Temyiz sınırı 40.000,00 TL’dir. 









Manevi Tazminat Davasında Ölenin Kusuru Yoksa Kusur Oranlarının Tespitine Gerek Yoktur


T.C. YARGITAY 21. Hukuk Dairesi
Esas No::2017/2211
Karar No: 2017/3704
Karar Tarihi: 08.05.2017

MANEVI TAZMINAT DAVASI - ÖLÜMLÜ IS KAZASI - ÖLENIN OLAYDA HIÇ KUSURUNUN BULUNMADIGI - IS KAZASININ MEYDANA GELMESINDE KUSURU BULUNANLAR ARASINDAKI KUSUR DAGILIMININ ILERDE KENDI ARALARINDA AÇILABILECEK RÜCU DAVASINDA YENIDEN DEGERLENDIRILEBILECEGI

ÖZET: Ölenin olayda hiç kusurunun bulunmadıgının anlasılıp is kazasının meydana gelmesinde kusuru bulunanlar arasındaki kusur dagılımının ilerde kendi aralarında açılabilecek rücu davasında yeniden degerlendirilmesinin mümkün bulunmasına, temyiz edenin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davalı sirket ile Türkiye Kömür Isletmeleri Kurum Genel Müdürlügü vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması
gerekir.

(6331 S. K. m. 4, 5, 10, 19) (4857 S. K. m. 2, 77) (6098 S. K. m. 56, 417) (818 S. K. m. 47, 332)
(YHGK. 09.10.2013 T. 2013/21-102 E. 2013/1456 K.) (YHGK. 20.03.2013 T. 2012/21-1121 E.
2013/386 K.) (YHGK. 23.06.2004 T. 2004/13-291 E. 2004/370 K.)

Davacılar murisinin, is kazası sonucu ölümünden dogan manevi tazminatın ödetilmesine karar
verilmesini istemistir.

Ilk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi üzerine davalılar vekillerince istinaf
kanun yoluna basvurulmustur.

Bölge Adliye Mahkemesince, davalılar vekillerinin istinaf basvurularının esastan reddine karar
verilmistir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteginin
süresinde oldugu anlasıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kagıtlar
okunduktan sonra isin geregi düsünüldü ve asagıdaki karar tespit edildi.

Dava, sigortalının is kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının manevi zararlarının giderilmesi
istemine iliskindir.

Ilk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne dair verilen karara karsı davalılar ... ve .... vekilleri tarafından istinaf yoluna basvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi'nce istinaf basvurusunun esastan reddine karar verilmistir. Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden, ruhsat sahibi ... olan ... yer altı sahasındaki kömür üretim
isinin davalı ... tarafından 22/07/2006 tarih ve 24046 yevmiye sayılı noter onaylı hizmet alım
sözlesmesi ile ... . Mad. Tur. San. ve Tic. AS.'ne verildigi ancak 30/10/2009 tarihinde davalı ...'nün
muvafakati ile kömür üretim isinin aynı sartlar altında ....'ne devredildigi anlasılmaktadır. Sözlesmenin eki konumundaki Teknik Sartname'nin 2. maddesinde isin konusunun "1. maddede cins,
mevkii ve sınır koordinatları belirtilen sahadan, idare tarafından bir kısmı yüklenicinin kullanımına
bedelsiz olarak verilecek bina, tesis, makine, teçhizat, ve yeraltı galerileri ile yüklenicinin temin
edecegi ilave makine, teçhizat, tesis ve personel ile bütün masraflar yükleniciye ait olmak üzere yeraltı isletme yöntemi ile kömür üretme isi" olarak tanımlandıgı, bu kapsamda sahada mevcut bulunan salt tesisleri, jeneratör, karo sahası, vantilatör tesisi, kompresör tesisi, tertip binası, isçi banyoları, lambahane, teshin merkezi, atölye, pres, kül tesisi, kriblaj tesisi, nefeslik vb. gibi tesislerle, Teknik Sartname'nin EK-2 listesinde tanımlanan makine ve teçhizat yüklenicinin kullanımına bedelsiz olarak bırakıldıgı, EK-12 olarak tanımlanan listede isin yapılacagı yeraltı maden ocagında idareye ait zincirli ve bant konveyörler bulundugu görülmektedir. Teknik Sartname'de yüklenici tarafından yapılacak is programının ve isletme projesinin davalı ...'ne sunulacagı, programın veya projenin yeterli bulunmaması halinde tespit edilen noksanlıkların idarece verilen süre içerisinde giderilecegi, idarece onaylanan uygulama projesine yüklenicinin aynen uymak zorunda oldugu, uygulama projesinde ancak idarenin onayı ile revizyon yapılabilecegi, sözlesmenin eki olan Idari Sartname'nin 7.3.2 maddesinde yüklenicinin çalıstıracagı isletme müdürü, proje mühendisi, vardiya daimi nezaretçisi, teknik nezaretçinin en az sayısı ve meslek kıdeminin davalı idare tarafından belirlendigi, Sözlesmenin eki olan Hizmet Isleri Genel Sartnamesi'nin 11. maddesinde ise, idarenin, uygunsuz davrandıgı, görevlerini yerine getirmekte yetersiz oldugu kanısında oldugu veya isyerinde çalıstırılmasında sakınca gördügü her kademe ve nitelikteki elemanların is basından ve isyerinden uzaklastırılmasını isteyebilecegi, yüklenicinin buna uymak zorunda oldugu kurallar getirilmistir.
Dosya kapsamından meydana gelen is kazası dolayısı ile alınan bilirkisi kusur raporlarının tamamında ölen veya yaralanan sigortalılara kusur izafe edilmemistir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6331 sayılı Is Saglıgı ve Güvenligi Kanunu'nun "Isverenin Genel
Yükümlülügü" kenar baslıklı 4. maddesine göre;
"(1) Isveren, çalısanların isle ilgili saglık ve güvenligini saglamakla yükümlü olup, bu çerçevede;
a) Mesleki risklerin önlenmesi egitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması,
organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin saglanması, saglık ve güvenlik tedbirlerinin
degisen sartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyilestirilmesi için çalısmalar yapar.
b) Is yerinde alınan is saglıgı ve güvenligi tedbirlerine uyulup uyulmadıgını izler, denetler ve
uygunsuzlukların giderilmesini saglar.
c) Risk degerlendirmesi yapar ve yaptırır.
ç) Çalısana görev verirken, çalısanın saglık ve güvenlik yönünden ise uygunlugu göz önüne alır.
d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dısındaki çalısanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere
girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
(2) Isyeri dısındaki uzman kisi ve kuruluslardan hizmet alınması, isverenin sorumluluklarını ortadan
kaldırmaz.
(3) Çalısanların is saglıgı ve güvenligi alanındaki yükümlülükleri, isverenin sorumluluklarını etkilemez.
(4) Isveren, is saglıgı ve güvenligi tedbirlerinin maliyetini çalısanlara yansıtamaz.".
Aynı kanunun " Risklerden Korunma Ilkeleri " kenar baslıklı 5. maddesine göre,
"(1) Isverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde asagıdaki ilkeler gözönünde bulundurulur.
a) Risklerden kaçınmak.
b) Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek.
c) Risklerde kaynagında mücadele etmek.
ç) Isin kisilere uygun hale getirilmesi için isyerlerinin tasarımı ile is ekipmanı çalısma sekli ve üretim
metodlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalısma ve üretim temposunun saglık ve
güvenlige olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek.
d) Teknik gelismelere uyum saglamak.
e) Tehlikeli olanı tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla degistirmek.
f) Teknoloji, is organizasyonu, çalısma sartları, sosyal iliskiler ve çalısma ortamı ile ilgili faktörlerin
etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası gelistirmek.
g) Toplu korunma tedbirlerine, kisisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek.
g) Çalısanlara uygun talimatlar vermek."
Yine 6331 sayılı Kanun "Risk Degerlendirmesi; Kontrol, Ölçüm ve Arastırma" karar baslıklı 10.
maddesinde su hüküm düzenlenmistir.
"(1) Isveren, is saglıgı ve güvenligi yönünden risk degerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla
yükümlüdür. Risk degerlendirmesi yapılırken asagıdaki hususlar dikkate alınır.
a) Belirli risklerden etkilenecek çalısanların durumu,
b) Kullanılacak is ekipmanı ile kimyasal madde ve müstahzarların seçimi,
c) Isyerinin tertip ve düzeni,
ç) Genç, yaslı, engelli, gebe veya emziren çalısanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın
çalısanların durumu,
2) Isveren, yapılacak risk degerlendirmesi sonucu alınacak is saglıgı ve güvenligi tedbirleri ile
kullanılması gereken koruyucu donanım veya ekipmanı belirler.
(3) Isyerinde uygulanacak is saglıgı ve güvenligi tedbirleri, çalısma sekilleri ve üretim yöntemleri,
çalısanların saglık ve güvenlik yönünden korunma düzeyini yükseltecek ve isyerinin idari
yapılanmasının her kademesinde uygulanabilir nitelikte olmalıdır.
(4) Isveren, is saglıgı ve güvenligi yönünden çalısma ortamına ve çalısanların bu ortamda maruz
kaldıgı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve arastırmaların yapılmasını saglar."
Görüldügü üzere, isverenin çalısanlarla ilgili saglık ve güvenligi saglama yükümlülügünün çerçevesi,
6331 sayılı Is Saglıgı ve Güvenligi Kanununun 4. maddesinde çizilmistir. Bu çerçevede isverenin, "
Çalısanların isle ilgili saglık ve güvenligini saglamakla yükümlü oldugu belirtildikten sonra, yapacagı
ve uymakla yükümlü bulunacagı bir takım esaslara yer verilmistir. Bunun gibi 5. maddede isverenin
anılan yükümlülüklerle gerçeklestirecegi koruma sırasında uyacagı ilkeler belirlenmistir. 10. maddede
ise isyerinde saglık ve güvenlik saglanırken, isverenin yapacagı risk degerlendirmesi çalısmasında
dikkate almakla yükümlü bulundugu hususlar belirlenmistir. (HGK . 09/10/2013 tarih, 2013/21-102
Esas, 2013/1456 Karar)
Yukarıda yapılan bu açıklamalardan sonra 818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinin karsılıgı
olarak çagdas yaklasımla düzenlenen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2.
fıkrasında; "Isveren, is yerinde is saglıgı ve güvenliginin saglanması için gerekli her türlü önlemi
almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; isçilerde is saglıgı ve güvenligi konusunda alınan
her türlü önleme uymakla yükümlü" olacagı belirtilerek, Is Kanununun mülga 77/1. maddesiyle
bütünlük saglandıgı gibi 3. fıkrasında; "Isverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözlesmeye
aykırı davranısı nedeniyle isçinin ölümü, vücut bütünlügünün zedelenmesi veya kisilik haklarının
ihlaline baglı zararların tazmini sözlesmeye aykırılıktan dogan sorumluluk hükümlerine tabi" oldugu
hükme baglanmak suretiyle, hizmet sözlesmesinden kaynaklanan sorumlulugun hukuki niteligi
konusunda tartısmalar sona erdirilmis, sözlesmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut
bütünlügünün zedelenmesine veya kisilik haklarının ihlaline baglı zararların tazmininde sözlesmeden
dogan sorumluluk hükümlerinin uygulanacagı öngörülmüstür.
4857 sayılı Is Kanununun mülga 77. ve devamı maddelerini yürürlükten kaldıran 6331 sayılı Is Saglıgı ve Güvenligi Kanunu 4. ve 5. maddeleri isverenin yükümlülüklerini, 19. madde de çalısanların yükümlülüklerini çagdas anlayısıyla daha ayrıntılı ve somut olarak ortaya
koymus ve kusur sorumlulugunun sınırlarını kusursuz sorumlulugun sınırlarına yaklastırmıstır.
6331 sayılı Kanunun 4. ve 5. maddeleri ile buna uygun olarak çıkarılan is saglıgı ve güvenligi
yönetmelikleri hükümlerini isverenin sorumlulugunu objektiflestiren kriterler olarak degerlendirmek
gerekmektedir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik is kurallarına uyulmaması isverenin kusurlu
davranısı olarak kabul edilmelidir. Ancak isveren sadece anılan yazılı kurallara degil, yazılı olmayan
ve teknolojinin gerekli kıldıgı önlemlere aykırı davrandıgında da kusurlu görülerek olusan zararı
karsılamalıdır.
Öte yandan objektiflestirilen kusur, kusur sorumlulugunu kusursuz sorumluluga yaklastırsa da, onu
kusursuz sorumluluk haline dönüstüremez. Çünkü, bazı istisnalar dısında isverenin sorumlulugu için
kusurun varlıgı sarttır. Ancak Türk Borçlar Kanununun 417/2. maddesi, Anayasa ve 6331 sayılı Kanun hükümleri objektiflestirilmis kusur sorumlulugu ilkesi geregince isverenin sorumlulugunu oldukça genisletmistir.
Isvereni, zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluktan kurtaracak olan durum, eylem ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet bagının kesilmesidir. Kusursuz sorumlulukta oldugu gibi kusur
sorumlulugunda da illiyet bagı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kisinin agır kusuru nedenleriyle kesilebilir. Uygun illiyet bagının kesildiginin ispatı halinde, isverenin sorumluluguna gidilmesi mümkün degildir. (HGK, 20/03/2013 tarih, 2012/21-1121 Esas, 2013/386 Karar)
Yargılamaya konu ihtilafın saglıklı biçimde çözülmesi için asıl isveren-alt isveren kavramlarının da
açıklanmasında fayda bulunmaktadır.
4857 sayılı Kanun'un 2.maddesine göre bir is sözlesmesine dayanarak çalısan gerçek kisiye isçi, isçi
çalıstıran gerçek veya tüzel kisiye yahut tüzel kisiligi olmayan kurum ve kuruluslara isveren, isçi ile
isveren arasında kurulan iliskiye is iliskisi denir.
Is Kanunu'nun 2.maddesinin 7.fıkrasına göre bir isverenden, isyerinde yürüttügü mal veya hizmet
üretimine iliskin yardımcı islerinde veya asıl isin bir bölümünde isletmenin ve isin geregi ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren islerde is alan ve bu is için görevlendirdigi isçilerini sadece bu isyerinde aldıgı iste çalıstıran diger isveren ile is aldıgı isveren arasında kurulan iliskiye asıl isveren-alt isveren iliskisi denir. Bu iliskide asıl isveren, alt isverenin isçilerine karsı o isyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, is sözlesmesinden veya alt isverenin taraf oldugu toplu is sözlesmesinden dogan
yükümlülüklerinden alt isveren ile birlikte sorumludur.
4857 sayılı Kanun'un 2/7.maddesi ile isçilerin Is Kanunu'ndan, sözlesmeden ve toplu is
sözlesmesinden dogan hakları koruma-güvence altına alınmak istenmistir. Aksi halde, 4857 sayılı
Kanun'dan kaynaklanan yükümlülüklerinden kurtulmak isteyen isverenlerin isin bölüm veya
eklentilerini muvazaalı bir biçimde baska kisilere vermek suretiyle yükümlülüklerinden kaçması
mümkün olurdu.
Asıl isveren ile alt isverenin birlikte sorumlulugu "müteselsil sorumluluktur". Asıl isveren, dogrudan bir hizmet sözlesmesi bulunmamakla birlikte Is Kanunu'nun 2. maddesinin 6. fıkrası geregince alt
isverenin isçilerinin is kazası veya meslek hastalıgı nedeniyle ugrayacakları maddi ve manevi
zarardan alt isveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalıgına veya is
kazasına ugrayan alt isverenin isçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil
sorumlu olan asıl isveren ve alt isverene karsı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl isverene veya alt isverene karsı da açabilirler.
Öte yandan asıl isveren ile alt isveren arasında yapılan sözlesme ile is kazası veya meslek
hastalıgına baglı maddi ve manevi tazminat sorumlulugunun alt isverene ait oldugunun
kararlastırılması; bu sözlesmenin tarafı olmayan isçi veya mirasçıları baglamaz.
Somut olayda, üretim asamalarında davalı ... tarafından bedelsiz olarak yükleniciye bırakılan makine
ve teçhizatların da kullanılması, davalı ...'nün kendisine sunulan is programını veya projeyi yeterli
bulunmaması halinde tespit edilen noksanlıkların davalı tarafından verilen süre içerisinde giderilmesi
zorunlulugu, yüklenicinin çalıstıracagı isletme müdürü, proje mühendisi, vardiya daimi nezaretçisi,
teknik nezaretçinin en az sayısı ve meslek kıdeminin davalı idare tarafından belirlenmesi, idarenin,
uygunsuz davrandıgı, görevlerini yerine getirmekte yetersiz oldugu kanısında oldugu veya isyerinde
çalıstırılmasında sakınca gördügü her kademe ve nitelikteki elemanların is basından ve isyerinden
uzaklastırılmasını isteyebilmesi gibi tespitler karsısında anahtar teslimi olarak kabul edilemeyecek bir
sözlesme ile kendisine olagan denetim sınırlarını asacak sekilde yetkiler tanınmıs olan davalı ...'nün
4857 sayılı yasanın 2. maddesi geregince asıl isveren, diger davalı ... AS.'nin ise alt isveren olarak
kabul edilmesi gerektigi sonucuna varılmıstır.
Bunun yanında, gerek mülga BKnun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBKnun 56. maddesinde
hakimin bir kimsenin bedensel bütünlügünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene veya ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilecegi öngörülmüstür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene veya ölenin yakınlarına verilmesine karar verecegi para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara ugrayanda manevi huzuru dogurmayı gerçeklestirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik tasır. Bir ceza olmadıgı gibi, mamelek hukukuna iliskin zararın karsılanmasını da amaç edinmemistir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
Manevi tazminat davalarında, gelismis ülkelerde artık eski kalıplardan çıkılarak caydırıcılık unsuruna
da agırlık verilmektedir. Gelisen hukukta bu yaklasım, kisilerin bedenine ve ruhuna karsı yöneltilen
haksız eylemlerde veya taksirli davranıslarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi geregini ortaya koymakta; kisi haklarının her seyin önünde geldigini önemle vurgulamaktadır.
Bu ilkeler gözetildiginde; aslolan insan yasamıdır ve bu yasamın yitirilmesinin yakınlarında açtıgı derin ızdırabı hiçbir degerin telafi etmesi olanaklı degildir. Burada amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla, caydırıcı olabilmektir.(HGK
23.6.2004, 13/291-370)
... ili ... ilçesinde bulunan ... yeraltı maden ocagında 13/05/2014 tarihinde meydana gelen yargılamaya
konu is kazasının 301 kisinin ölümüne ve 486 kisinin yaralanmasına yol açtıgı, son yüz yılın en büyük is kazalarından birisi olan bu is kazasının yalnızca is kazasına ugrayanlarda veya kazalıların
yakınlarında degil toplumun tamamında derin bir üzüntü meydana getirdigi, bu kapsamda Soma
maden kazası gibi toplumu derinden etkileyen facialarda hüküm altına alınan manevi tazminat tutarları degerlendirilirken manevi tazminatın caydırıcılık unsurunun öne çıkması gerektigi kabul edilmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ısıgında, dosyadaki yazılara, kararın dayandıgı delillerle kanuni
gerektirici sebeplere ve özellikle ölenin olayda hiç kusurunun bulunmadıgının anlasılıp is kazasının
meydana gelmesinde kusuru bulunanlar arasındaki kusur dagılımının ilerde kendi aralarında
açılabilecek rücu davasında yeniden degerlendirilmesinin mümkün bulunmasına, temyiz kapsam ve
nedenlerine göre davalılar vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve
kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, dosyanın kararı veren Ilk Derece Mahkemesine
gönderilmesine, asagıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine, 08/05/2017
gününde oybirligiyle karar verildi.