KİRALANAN
ARAÇTA KAZA – İŞVERENİN SORUMLULUĞU
Bir İşverenin
kiraladığı aracın şoförü, o işverenin emir ve talimatı altında sayılmak
gerekir. Bu nedenle, kiralanan araçta meydana gelen trafik kazasında malûl
kalan işçi, işverenine karşı maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir.
(1475 S.K. Mad. 1, 73)
Davalı işveren
işçilerin işyerinden evlerine götürülüp getirilmeleri için, üçüncü bir şahısla
taşıma sözleşmesi yapmıştır. Bu sözleşme uyarınca, üçüncü şahıs, kendi araç ve
şoförü ile işçileri taşımayı taahhüt etmiştir.
Olay günü işçilerin bu şekilde temin edilen araçla götürülmekte oldukları bir sırada işçileri taşıyan aracın geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu taşıtta bulunan davacı yaralanarak sürekli iş göremezliğe maruz kalmıştır. Ceza davasında servis aracı şoförü 8/8 oranında kusurlu bulunarak mahkum olmuştur. Davacı, ceza davasında tespit edilen kusura dayanarak aracı kiralayan kendi işvereni aleyhine bu tazminat davasını açmıştır.
Olay, işverenin kiraladığı araçta meydana geldiği için bir iş kazasıdır. SSK'ca da iş kazası sayılarak gelir bağlanmıştır. Esasen bu konudaki taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık zararı doğuran olay ile işverenin fiili arasında sorumluluğu gerektiren bir illiyet bağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, taşıma sözleşmesine de dayansa, araç şoförünü, işverenin emir ve talimatı altında saymak gerekir. Taşıma sözleşmesinde de araç ve şoförün işverenin talimatlarına uyacağı yazılıdır. Burada 1475 sayılı İş Kanunun 1. maddesinin son fıkrası hükmünün varlığı söz konusudur. Böyle olunca asıl işveren olan davalının, davacıya karşı anılan yasa hükmü uyarınca sorumlu olması gerekir ve bu durumda yapılacak iş, davalının sorumluluk derecesini tespit etmekten ibaret olacaktır. Yargıtay İçtihatları bu yöndedir. Mahkemenin kararında sözünü ettiği Yargıtay kararlarındaki olaylar ve hukuki sebepleri başkadır. Bu olaydaki araç şoförü sözü edilen Yargıtay kararlarında konu edilen olaylardaki üçüncü kişi anlamında değildir. Kararlara yanlış anlam verilerek davanın reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.H.D.18/01/1989, E.1988/10312 - K.1989/139
Olay günü işçilerin bu şekilde temin edilen araçla götürülmekte oldukları bir sırada işçileri taşıyan aracın geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu taşıtta bulunan davacı yaralanarak sürekli iş göremezliğe maruz kalmıştır. Ceza davasında servis aracı şoförü 8/8 oranında kusurlu bulunarak mahkum olmuştur. Davacı, ceza davasında tespit edilen kusura dayanarak aracı kiralayan kendi işvereni aleyhine bu tazminat davasını açmıştır.
Olay, işverenin kiraladığı araçta meydana geldiği için bir iş kazasıdır. SSK'ca da iş kazası sayılarak gelir bağlanmıştır. Esasen bu konudaki taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık zararı doğuran olay ile işverenin fiili arasında sorumluluğu gerektiren bir illiyet bağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, taşıma sözleşmesine de dayansa, araç şoförünü, işverenin emir ve talimatı altında saymak gerekir. Taşıma sözleşmesinde de araç ve şoförün işverenin talimatlarına uyacağı yazılıdır. Burada 1475 sayılı İş Kanunun 1. maddesinin son fıkrası hükmünün varlığı söz konusudur. Böyle olunca asıl işveren olan davalının, davacıya karşı anılan yasa hükmü uyarınca sorumlu olması gerekir ve bu durumda yapılacak iş, davalının sorumluluk derecesini tespit etmekten ibaret olacaktır. Yargıtay İçtihatları bu yöndedir. Mahkemenin kararında sözünü ettiği Yargıtay kararlarındaki olaylar ve hukuki sebepleri başkadır. Bu olaydaki araç şoförü sözü edilen Yargıtay kararlarında konu edilen olaylardaki üçüncü kişi anlamında değildir. Kararlara yanlış anlam verilerek davanın reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.H.D.18/01/1989, E.1988/10312 - K.1989/139
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz başarılı bir şekilde yöneticilerimize iletilmiştir. Denetimden geçtikten sonra en kısa sürede ilgili yazımızın altında görüntüleyebilirsiniz.